Meydana gelen trafik kazalarında sürücünün aşırı hız yapması ve sürüş esnasında uyuyakalması kazaların sebebi olarak görülüyor. Sürücülerin, trafik kazalarının gerçekleşmesi zincirindeki en son ve en zayıf halka olduğunu belirten Üsküdar Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan; olumsuz çalışma ve dinlenme şartlarına ek olarak işverenler tarafından uygulanan prim sisteminin de trafik kazalarına yol açtığını ifade ediyor. Öğr. Gör. Özgür Şener ise trafik kazalarının kök sebebinin sürücüde değil sürücünün çalıştığı sistemde aranması gerektiğini belirterek Cumhurbaşkanlığı himayesinde hazırlanan ‘’2021-2030 Karayolu Güvenliği Stratejik Planı’’ ile 2030 yılına kadar trafik kazaları ve kazalardaki ölümlerin yüzde 50 oranında azaltılmasının hedeflendiğine dikkat çekiyor.
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi İş Sağlığı ve Güvenliği Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan ile Öğr. Gör. Özgür Şener, son günlerde tır ve otobüs gibi büyük araçların karıştığı büyük kazaların nedenlerine dikkat çektiler ve önemli değerlendirmelerde bulundular.
Sorulması gereken ilk soru ‘Neden?’
Gerçekleşen her trafik kazasından sonra sürücünün veya aracın hangi kusurunun bu trafik kazasına sebep olduğunu aramaktan vazgeçmediğimiz sürece trafik kazalarının kök sebeplerini anlamamızın da mümkün olmadığını vurgulayan İSG uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, “Sürücünün aşırı hız yapması ve sürüş esnasında direksiyonda uyuyakalması bu trafik kazalarının görünen sebebidir. Sormamız gereken ilk soru; ‘Neden?’ Otobüs, kamyon ve tırlar, ticari araç statüsündedir. Bir işverenin, sürücülerin ve araçların ticari faaliyetleri yapabilmesi için tüm şartların ilgili mevzuatlar ile belirlendiğini söyleyebiliriz. Bir trafik kazasından sonra aramamız gereken kök sebep, işverenin bu yük ve yolcu taşıması faaliyetini asgari olarak yasal mevzuata uygun olarak gerçekleştirip gerçekleştirmediğinde bulunacaktır.” dedi.
Sürücüler kazalar zincirinin son halkasıdır
Sürücülerin trafik kazalarının gerçekleşmesi zincirinin en son ve maalesef en zayıf halkası olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, “İşverenin gerçekleştirdiği yük ve yolcu taşımacılığı kapsamındaki trafik kazalarını önleyecek bir sistem kurması ve bu sistemi sürekli iyileştirmesinden başka bir çözüm yolu bulunmuyor. Trafik kazalarının insan ölümü ve yaralanmaları ile sonuçlanabildiği göz önünde bulundurulduğunda sürücülerin inisiyatifine bırakılamayacak kadar önemli bir konu olduğu kesindir.” ifadelerini kullandı.
Sürücülerin hız limitini aşma nedeni anlaşılmalı
Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, öncelikle hız limitinin aşımı konusuna dikkat çekerek kontrolü sağlamak ve kazaları önlemek adına sorulması gereken soruları şöyle sıraladı:
– İşveren, seyahatin gerçekleşeceği mesafeyi yasal hız limitlerinde gidebileceğini, sürücünün yasal olarak belirlenmiş sürelerde mola verebileceğini, yasal olarak belirlenmiş sürelerde sürüş yapabileceğini, yasal olarak belirlenmiş sürelerde çalışıp, dinlenebileceği bir seyahat planı yapıldığını güvence altına almış mı?
– Şirketler sürücünün sürüş alışkanlıklarını uzaktan takip edebileceği sistemler kurmuş ve takip ediyor mu?
– Hız limitlerine uymayan sürücülerine bu ihlalleri yaptığında bilgi verip yasal hız limitlerine uyumunu sağlıyor mu?
– Özellikle Büyükşehirlerde sürücünün dur kalk trafiğindeki maruziyetleri dikkate alınıyor mu?
Yorgunluk da önemli bir kaza unsuru
Sürücülerin yorgunluk seviyesinin bir diğer önemli kaza unsuru olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, işverenler açısından sorulması gereken soruları da paylaştı:
– İşveren sürücünün mevzuata uygun olarak sürüş, çalışma, dinlenme saatlerine uygun olarak çalışmasını sağlayacak bir sistem kurmuş mu?
– İşveren sürücünün sağlık durumunu yakından takip ediyor mu? Sürücünün güvenli sürüşünü etkileyebilecek, görme bozuklukları, işitme zorlukları, uyku apnesi, kalp, şeker gibi kronik rahatsızlıkları var mı, sonradan oluştu mu?
– İşveren sürücünün özel hayatındaki değişimlerden haberdar mı? Kredi borcuna girme, evlenme, boşanma, yakını kaybetme, büyük para kayıpları, yakınlarının ciddi sağlık bozulmaları, yeni çocuk sahibi olma gibi özel hayatının direksiyonda olduğu zamanları etkileyebileceği şartları biliyor ve değerlendiriyor mu? Bu şartlara uygun tedbirler alıyor mu?
– İşveren sürücünün belirli zamanlarda evinde olmasını, ev uykusu veya otelde yatak uykusu almasını sağlayacak bir sistem kurmuş mu? Yoksa neredeyse haftanın her günü araçta uyuyacağı bir şekilde çalışacağı bir sistem mi kurmuş?
Prim sistemi kazaları tetikliyor
Bu sorulardan onlarcasının daha sorulması ve yanıtları asgari olarak yasal mevzuata uygun halde olana, sonrasında da insana yakışır çalışma koşulları sağlanana kadar sorulmaya devam edilmesi gerektiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Rüştü Uçan, “Çalışma, sürüş ve dinlenme süreleri tamamen işverenin ve sürücünün inisiyatifinde olan ve çalışma, sürüş, dinlenme sürelerini kayıt altına alan takografları olmadığı için neredeyse hiçbir kontrol sistemine tabi olmayan taksiler, minibüsler, dolmuşlar, il sınırları içinde çalışan hafriyat kamyonları, beton mikserleri, beton pompaları, araçlı ve motosikletli kuryelerin direksiyon başında uyumaları mümkündür. Bu olumsuz şartlara bir de yapılan sefer başına, teslimat başına prim sistemi ve gidilen kilometre başına prim sistemi gibi uygulamalar dahil edilince trafik kazalarının yaşanması kaçınılmazdır.” diye konuştu.
Stratejik planlar oluşturuldu
Trafikteki tüm unsurların trafik kazalarının önlenmesindeki önemini bilerek, Yol Trafik Güvenliği alanında çalışma yapan ülkelerin benimsediği “Güvenli Sistem Yaklaşmını” nı ülkemizin de 2021-2030 yılı Karayolu Güvenliği Stratejik Planı ile devreye aldığını belirten İSG uzmanı Öğr. Gör. Özgür Şener, “2021 yılında Cumhurbaşkanlığı himayesinde hazırlanan ‘2021-2030 Karayolu Güvenliği Stratejik Planı’ 2030 yılına kadar trafik kazalarını ve kazalarda ölümleri yüzde 50 oranında azaltmayı hedeflemiş ve ‘Sıfır Can Kaybı’ yaklaşımını benimsemiştir. Hazırlanan plan, insanı odak noktasına koyarak klasik yaklaşım olan ‘İnsan Trafik Kazalarının Failidir’ ve ‘İnsan eğitilerek kazasızlık hedefine ulaşılabilir’ yaklaşımını terk etmiş, ‘Güvenli Sistem Yaklaşımı’ nı benimsemiştir.” dedi.
4 kritik bileşeni var
‘’Güvenli Sistem Yaklaşımı’’nın insanoğlunun hata yapabilen bir yapısı olduğunu kabul ettiğini ifade eden Şener, “Bu yaklaşım aynı zamanda insanoğlu üzerinden kazasızlık hedefine ulaşılamayacağını, bunun yerine yol ve trafiğin kritik bileşenlerinin tamamını kapsayan bir sistem altyapısı kurulması gerektiğini ortaya koyuyor. Bu bileşenler ‘Güvenli Yollar’, ‘Güvenli Araçlar’, ‘Sürekli ve Etkin Trafik Denetimi’ ve ‘Güvenli Sürücüler’ ’den oluşuyor.” diye konuştu.
Yol Trafik Güvenliği Yönetim Sistemi kurulmalı
Yol Trafik Güvenliği alanında çalışan ve trafik kazalarını önlemeyi amaç edinen ülkelerin bir sistem altyapısı kurularak bu hedefe ulaşılabileceğini kabul ettiklerine ve benimsediklerine dikkat çeken Öğr. Gör. Özgür Şener, “Sektör özelinde risk analizleri yapılarak yüksek riskli sektörlerin ‘Yol Trafik Güvenliği Yönetim Sistemi’ kurmadan ve bu sistemleri etkin bir şekilde işletmeden ticari faaliyetlerine başlamamaları sağlanmalı, hali hazırda ticari faaliyeti devam eden firmaların bu sistemleri kurmaları şart koşulmalı. Trafik kazalarının kök sebebi sürücüde değil sürücünün çalıştığı sistemde aranmalı.” dedi.